KÖPEKLERİMİZ
TÜM KÖPEKLERİMİZ VE YAVRULARIMIZ
FCI (Féd. Cynologique Int.) ve KIF (Köpek Irkları Federasyonu) ŞECERELİ,
BAKANLIK MIKROCHIPLİ ve PASAPORTLUDUR.
TURKBULLS WEB SİTEMİZDE BULUNAN TÜM FOTOĞRAFLAR KENDİ KÖPEKLERİMİZE AİT OLUP,
HER HAKKI MAHFUZDUR.
TURKBULLS HABERLER
28 / 04 / 2024
Köpek Irkları Federasyonu Tarafından Düzenlenen Yarışma Programları ve Yönetim Kurulu Üyesi Olduğumuz Kinoloji Derneklerimizden Haberler
Staffordshire Irkı ve Kinoloji Derneği
Staffordshire Irklarının Dünya Genelindeki saygın haklarına kavuşması için Derneklerimiz gerekli hukuki çalışmalara devam etmektedir.
ŞECERE NEDİR?
FCI NEDİR? KIF NEDİR?
ŞECERE NEDİR?
Şecere, soy ağacı demektir. Şecereli köpek ise annesi babası ve daha ileri geçmişi bilinen ve FCI ve Köpek Irkları Federasyonu KIF'a “kayıtlı” olan köpek demektir.
FCI NEDİR?
Fédération Cynologique Internationale
Fédération Cynologique Internationale (FCI), dünya genelinde 100'den fazla ülkenin safkan köpek kulüpleri ve federasyonlarını temsil eden uluslararası bir federasyondur
KÖPEK SAĞLIĞI, BAKIMI ve BESLENMESİ
1. Yüksek Kaliteli Protein İçeren Mamalar: Köpekler, doğaları gereği etobur hayvanlardır ve yüksek kaliteli proteinlere ihtiyaç duyarlar. Et bazlı mamalar, köpeklerin kas yapısını güçlendirmelerine ve enerji seviyelerini yüksek tutmalarına yardımcı olur. Tavuk, kuzu, hindi gibi hayvansal protein kaynakları içeren mamalar, köpeklerin beslenme ihtiyaçlarını karşılamak adına ideal seçeneklerdir.
2. Dengeli Karbonhidratlar: Köpeklerin enerji ihtiyaçlarını karşılamak için uygun miktarlarda karbonhidrat içeren mamalar da önemlidir. Bu, tahıllar, sebzeler ve baklagiller gibi kaynaklardan elde edilen karbonhidratları içerir. Ancak, dengeli bir diyetin önemli bir parçası olarak, karbonhidrat oranının protein ve yağ miktarıyla dengeli olması gereklidir.
3. Sağlıklı Yağlar: Sağlıklı yağlar, köpeklerin cildini korumak, bağışıklık sistemini desteklemek ve enerji sağlamak için önemlidir. Somon yağı, keten tohumu yağı gibi omega-3 yağ asitleri içeren mamalar, köpeklerin deri ve tüy sağlığını iyileştirebilir. Ancak, aşırıya kaçmamak önemlidir, çünkü fazla yağ alımı obeziteye neden olabilir.
4. Glukozamin ve kondroitin içeren mamalar: Bu maddeler, köpeklerin eklemlerini destekler ve eklem sağlığını iyileştirir. Özellikle büyük ırkların köpekleri için, eklem sorunlarını önlemek amacıyla glukozamin ve kondroitin içeren mamalar tercih edilebilir.
5. Doğal ve Katkısız İçerikler: Köpek mamalarının içeriği, köpeğin sağlığını doğrudan etkiler. İdeal olarak, yapay renklendiriciler, koruyucular ve dolgu maddeleri içermeyen doğal içeriklere odaklanan mamalar tercih edilmelidir. Doğal besinler, sindirim sistemini destekler ve alerjik reaksiyon riskini azaltabilir.
6. Yaşa ve Irka Uygun Beslenme: Farklı yaş gruplarındaki ve farklı ırklardaki köpekler, farklı beslenme ihtiyaçlarına sahiptir. Yavru köpeklerin büyüme döneminde ihtiyaç duydukları besinler, yetişkin köpeklerin ihtiyaçlarından farklıdır. Ayrıca, büyük ırkların köpekleri genellikle eklem sorunlarına yatkın olduğu için özel bir diyet gerektirebilir.
Neticede: Köpeklerin en çok sevdiği mama türleri, onların sağlıklı bir yaşam sürmelerini sağlamak için dikkate alınması gereken birkaç faktöre bağlıdır. Yüksek kaliteli protein, dengeli karbonhidratlar, sağlıklı yağlar ve özel ihtiyaçlara uygun içeriklerle zenginleştirilmiş mamalar, köpeklerin enerjik, mutlu ve sağlıklı bir şekilde yaşamalarını sağlayabilir. Beslenme konusunda veteriner hekiminizle düzenli olarak iletişim kurmak, köpeğinizin ihtiyaçlarına uygun bir beslenme planı oluşturmanıza yardımcı olabilir.
Kedi ve köpeklerde sadece asalak hayvanlar bulunmuyor. Bu hayvanların iç organlarında tenya, solucan ve tek hücreli parazitler bulunuyor. Sanıldığının aksine, evcil hayvanlarınızın tüylerinin size –özel bir rahatsızlığınız yoksa- bir zararı yoktur. Asıl zararı, bu tüylere yapışmış olan parazit yumurtalarıdır. Hayvanlar yeterli temizliği ve hijyeni taşımadıklarında, bu yumurtalar sizlere bulaşıp, hastalanmanıza yol açıyorlar.
Kedi ve Köpeklerde Parazit Nedir, Ne İşe Yarar?
Kedi ve köpekler, genellikle çiğ et ve ne bulurlarsa yedikleri için, vücutlarında birçok parazit bulunabiliyor. Bunlar tek (protozoanlar) veya çok hücreli (metazoalar) canlılar olarak ayrılıyorlar. Bu parazitler ya doğuştan ya da beslenme şekline göre hayvanlara bulaşıyorlar.
Tenya, solucan, kurtlar evcil hayvanlara konakçı olarak yerleşirler ve canlının üzerinden beslenirler. Genellikle, solunum, sindirim sistemi, dalak gibi iç organlara zarar verirler. Leptospiroz hastalığı köpeklerde ateş, hematüri, sarılık, karaciğer ve böbrek yetmezliğine yol açıyor.
İç ve Dış Parazitler Nelerdir?
Birçok kedi ve köpek yaşamlarının bir evresinde bir ya da daha çok kez bağırsak paraziti istilasına uğruyorlar. Bazıları doğuştan taşıyor, bazıları da ilerleyen dönemlerde alıyorlar. Parazitlerin tek ve çok hücreli olmak üzere farklı çeşitleri bulunuyor.
Kedilerde Parazitler ve Tedavisi
Lisanslı ürünler kullanarak kedinizi ev ortamında tedavi edebilirsiniz. Pek çok kedilerde parazit sorunu mevsimsel özelliklerden kaynaklanır. Özellikle sıcak havalarda parazit sayıları artar. Rutin kontrollerin yapılması iç ve dış parazitlere karşı daima tetikte olmayı sağlar. Tenya iç parazitlerden biridir. Ve kurumuş parçalar bırakır. Ancak kediler pek çok parazitten rahatsız bile olmaz. Kaşıntı ile ortaya çıkabilen bu sorunlar salyalarına karşı alerjik reaksiyon geliştiğinde de fark edilebilir. Kulak uyuzu, kene ve pire gibi parazitler görülebilir. Mantar ve maya gibi gözle görülemeyen kedilerde parazit muayene edilmeden anlaşılamaz.
1.) Kedilerde Dış Parazit Nedir?
Canlının vücuduna girmeden cilt üzerine, dış yüzeyine ve tüyler arasına yerleşen parazit türleridir. Bu parazitler canlının yaşamını kötü etkiler. En çok rastlanan kedilerde dış parazit bit, kene ve pire gibi hayanın teninde yaşayan organizmalar olmaktadır. Kedinin derisi ve tüyleri arasına yerleşen bu parazitler kedinin kanı ile beslenirler. En çok kedinin bel ve ense çevresinde yerleşirler.
Farklı parazit türleri farklı belirtiler gösterir. Ancak ortak belirtileri takip ederek tedavinin daha hızlı sonuçlanması sağlanabilir. Kedinin derisinde görülen kızarıklıklar ve kaşıntılar önemli belirtilerdir. Bu belirtileri tüylerde matlaşmalar takip eder. Derisinde oluşan renk değişimleri ve bazı durumlar da kulak akarları ya da alerji durumları da ortaya çıkabilir.
2.) Kedilere Dış Parazitler Nasıl Bulaşır?
Kene, bit ve pire gibi kedilerde dış parazit çeşitleri çıplak gözle görülürler. Bu parazitler uzun süre kalırsa başka organlarda yeni rahatsızlıklar ortaya çıkar. Mesela uzun süre pire taşıyan kedilerde bağırsak parazitleri görülür. Özellikle yavru kedilerde bu durum kansızlığa dönülebilir. Her durumda ümraniye veteriner kliniği kedinizi muayene eder. Pire tasmaları ya da damlalar ile bu parazitlerde çok kısa bir sürede kurtulmak mümkün olabilir. Kedilere parazitlerin nasıl bulaştığını türlerine göre inceleyebiliriz.
-Pireler
Kedi kokusu, sürtünme ve vücut ısısı ile kedilerde parazit çeşidi olan pireler bulaşabilir. Uykudaki larvalar pire haline gelir. Kanını emmek için kedinize atlayabilir. Farklı hayvanlardan ve çevreden pireler bulaşabilir. Her zaman kaşıntıya neden olmayabilirler. Kedinin bacaklarında pire pisliği arayabilirsiniz. Bunu da siyah beneklerle anlayabilirsiniz. Kulak akarlarına başka kedilerden bulaşan pireler, genellikle yavrularda annelerinden geçerler.
Geceleri hareketlenen pireler, deri kaşıntısına neden olur. Kulak akarı olan kedilerde kulak kiri olur. Döküntü üretir. Anneden geçen akarlar yavrularda soruna neden olur. Sırt bölgesinde kepek oluşturan akarlar kaşıntısızdır. Pire öldürücü ile kolayca kedinizi kurtarabilirsiniz. Uyuz adı verilen pireler daha çok köpeklerde görülür. Nadiren de olsa kedilerde görülebilir. Deri taramasında anlaşılabilir. Bu kedilerde dış parazit Selamectin’le tedavi edilmelidir.
- Keneler
Uzun çimlerde bekleyen keneler sıcaklıktaki anlık değişimler, titreşim hatta gölgeyi bile fark eder. Kediye yapışır. Kene kedinizin kanını emerek çok fazla şişer ve kolayca görülebilir. Keneyi öldürmek için üzerine alkol dökülebilir. Sonrasında cımbız kullanarak kene deriden çıkarılabilir. Keneler sıkılmamalıdır. Aksi halde kediniz zehirlenebilir.
-Bit ve Mantar Hastalığı
Kedilerde nadiren de olsa bitler görülebilir. Yumurtaları ya da kendileri tüylerin içinde görülebilen kedilerde dış parazit türleridir. Mantar teknik olarak parazit değildir. Ancak yaygın olarak görülür ve diğer kedilere, insanlara geçme olasılığı çok yüksektir.
3.) Dış Parazit Uygulaması
Genel olarak uygulanan kedilerde dış parazit aşıları ense damlası olarak bilinir. Bu damlalar ile kedinizi pire, bit, pire yumurtaları, larva ve pupuların gelişmesini engelleyebilirsiniz. Damlalar kedilerde iki ay koruma sağlar. Enfestasyon yoğunluğuna bağlı olarak ve yaz aylarında bir ay süre ile etkili olacaktır. Bu nedenle ayda bir tekrarlanmalıdır. En yaygın olarak görülen kedilerde dış parazit türü yuvarlak solucanladır. Dış ortamda bile varlığını birkaç sene sürdürebilir. Erişkin kedilerde bu solucanların oluşturduğu enfeksiyonlar gözden kaçabilir. Erişkin kedilerde gizli seyreden bu parazitler yavru kedilerde orta ya da şiddetli Klinik semptomlar şeklinde görülür. Tedavi edilmediğinde ölümle sonuçlanabilir. Veteriner hekim tarafından uygun görülen anti paraziter programının düzenli yapılması ile hem kediniz, hem de kendiniz için etkin bir korunma sağlanabilir.
4.) Kedilerde İç Parazit Nedir?
Sessiz ve etkili olarak seyreden kedi iç parazit çeşitleri barındıkları canlı içinde uyumlu hareket etmeye özen gösterirler. Çünkü iç parazitlerin hayatta kalması üzerinde bulundukları hayvanın hayatta kalmasına bağlıdır. Kedilerin yüzde 45’i hayatlarının bir bölümünde sindirim sisteminde iç parazitler tarafından enfekte olurlar. İç parazitler kedilerde yaygın olarak görülür. Bu nedenle kedinizin enfekte olduğu zamanlarda yaşadığı semptomları ayırt ederek hayvanınızın daha sağlıklı yaşamasını sağlayabilirsiniz.
5.) Kedilere İç Parazitler Nasıl Bulaşırlar?
Kediniz farklı belirtilerle karşı karşıya kaldığında kedi iç parazit işareti olabilir. Parazitlerin üreme oranları yüksektir. Bu nedenle hayvanınızın yaşamını tehdit ederler. Hayvanın göstereceği belirtiler paraziter enfeksiyon tipine bağlı olarak değişebilir. Kedinizin kedi iç parazit maruz kaldığında yaşayabileceği semptomlar şu şekildedir:
-Yavru kedilerde oluşan iç parazitler gelişim geriliği oluşturabilir.
-Raşitizm
- Anemi
-İshal, kusma ve sindirim sistemi ile ilgili sorunlar
-Tüylerdeki parlaklık kaybı
-Yuvarlak ve şiş bir karın
-Sıvı kaybı olarak sıralanabilir.
Bu belirtiler kedinizi zayıflatır. Özellikle kedi iç parazit çeşitleri kediyi bakterilerin ve virüslerin neden olduğu hastalıklara karşı savunmasız hale getirir. Evcil kediler bu parazitlere maruz kalmıyor. Hijyenlerine dikkat edildiğinde bu tür sorunlarla karşılaşılmıyor.
6.) Kedilerdeki İç Parazit Tipleri
Farklı kedi iç parazit çeşitleri farklı belirtilerle ortaya çıkar. İç parazitler genel olarak anüsün çevresinde yumurtalar nedeni ile görülen hafif tahriş haricinde belirti göstermezler. Bu nedenle olağan dışı belirtileri tespit edebilmek adına kediniz ile yakından ilgilenmeniz çok önemlidir.
-Kurtlar: Kedilerin dışkısında bulunurlar. Düz ve yuvarlak olabilirler. Tenya çok yaygın olarak görülen bir kurttur.
-Yuvarlak solucanlar: Genellikle genç kedilerde görülür. Kedileri en çok etkileyen kedilerde parazit türüdür.
-Dişi Bağırsak Kurtları: Günde 300000 yumurta yumurtalayabilen iç parazitler genel olarak kedinin ince bağırsağında bulunur. Yumurtalarını ise dışkı yolu ile koyabilir. Evcil hayvanınızın çevresini etkileyen bu bağırsak kurtları, insanları bile enfekte edebilir. Bağırsak kurtlarının yumurtaları düşük ve yüksek sıcaklıklara dayanır. Beş yıl boyunca bulaşıcı olabilirler.
- Kancalı Kurtlar: Yuvarlak kurtlardan daha az yaygın olan kedi iç parazit çeşitleri kancalı kurtlardır. Ancak bu kurtlar bağırsak duvarındaki dokulardan ve kandan beslenir. Bu da kedinizde kan kaybına neden olur. Bu da hayvana daha fazla zarar vermelerine neden olur.
7.) Kedilerde İç Parazit Uygulaması ve Tedavisi
İç parazitler için tablet ve enjeksiyon şeklinde uygulamalar yapılır. İç parazit aşıları kedilere 3 ay boyunca koruma sağlar. Bu nedenle 3 ayda bir tekrarlanırlar. Bu alanda kedilerde parazit tedavisi için veteriner tarafından verilen ilaçlar kullanılmalıdır. Aşılar dışında parazitlerin engellenmesinde hayvanın bulunduğu ortamdaki temizliğe çok dikkat edilmelidir. Çünkü hijyen parazitlerin çıkmasın engelleyen en önemli önlemdir. Kedinizin düzenli olarak gittiği yerlerin dezenfekte edilmesi de önemlidir. Hayvanın dışkısını zaman zaman incelemek kedilerde parazit belirtileri fark etmek için iyi bir yöntem olabilir. Özellikle rutin kontrolleri aksatmamak çok önemlidir. Aşılarını zamanında yaptırmak, hijyene dikkat etmek ve kedinizin yaşadığı her değişikliğe dikkat etmek kedinizin daha sağlıklı ve mutlu olmasını sağlayacaktır.
Köpeklerde Parazitler ve Tedavisi
Yavru döneminden itibaren köpeklerde parazit sorunları görülebilir. Köpeklerin parazitlere karşı düzenli aşılanmaları çok önemlidir. Parazit varlığı fark edildiği anda veteriner hekime götürülmesi çok önemlidir. Sevimli dostlarımız en çok iç parazitlere maruz kalıyor. Ve dış parazitlere göre çok daha tehlikeli sonuçlar ortaya çıkarabiliyorlar. Köpeğinizin hijyenine dikkat etmek ve rutin kontrollerinin düzenli olarak yapılmasını sağlamak daha sağlıklı bir yaşam sürebilmesini sağlayacaktır.
1.) Köpeklerde İç Parazit Nedir?
Dış parazitlerin etkisi ile köpek iç parazit çeşitleri oluşur. Dış parazitler ağız yolu ile iç organlara taşındığında tehlikeli olurlar. Pire ve kene gibi parazitler köpeğe ağız yolu ile bulaşır. Hayvanın farklı iç organlarına girerek organlarının faaliyetleri yerine getirmesini engeller. Özellikle mide ve bağırsaklarda bu parazitlere daha çok rastlanır. Az da olsa kalp ve akciğer gibi organlarda görülür. Bu da solunumu etkileyen durumlar ortaya çıkarır. Köpeklerin yaşam alanı kadar beslenmesi de köpek iç parazit çeşitlerinin oluşmasında etkilidir. Tedavi edilmediklerinde ise çok tehlikeli durumlara yol açabilirler. Bu parazitler köpeklerin vücutları içinde yaşarlar. Canlının organlarından beslenerek büyük zarar verirler. Bu nedenle erken teşhis çok önemlidir.
2.) Köpeklerde İç Parazit Belirtileri Nelerdir?
İç parazitler köpeklerin farklı bölgelerinde çok sayıda görülebilir. Parazitler yavru ve yetişkin köpeklerde ciddi sorunlara yol açabilir. Kansızlık ve zehirlenme gibi sorunlar kimi zaman ölümcül seyredebilir. Bu tehlikeli sonuçlarla karşılaşmamak adına köpek iç parazit belirtilerinin bilinmesi çok önemlidir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
-Karın Şişliği: Yavru köpeklerin karnı şiştiğinde kilo aldığı düşünülebilir. Bunu da sağlık belirtisi gibi görebilir. Yavru köpeklerde karın şişliği iç parazitlerin en önemli göstergesidir.
-Sık Sık Gaz Çıkartma: Parazitler köpeklerde gaz oluşumuna neden olur.
- İshal: Köpeklerin sindirim sistemi üzerinde sorunlara yol açan köpek iç parazit çeşitleri özellikle yavru köpeklerde ishal oluşturur.
-Kanlı- mukuslu İshal: Özellikle yavru köpeklerde bu durum görülebilir. Parazitler bağırsaklarda kanamaya neden olacaktır.
-Anemi: Parazitlerin en büyük belirtisi anemidir. Köpeklerin diş etleri normalden açık ya da solgun renkli ise hatta beyazsa kansızlık sorununu işaret eder. Bu sorunun altında yatan neden ise iç parazitler olacaktır.
-Kilo Kaybı: Köpeklerin sindirim sistemine yerleşen köpek iç parazit çeşitleri köpeklerde kilo kaybına neden olur. Yoğun parazit varlığı mutlaka kilo kaybı oluşturur.
Bunlar dışında iç parazitler iştahsızlık tüylerde matlaşma gibi belirtilerde oluşturabilir. Veteriner hekim farklı bir öneride bulunmaz ise parazitlere karşı köpekler üç ayda bir aşılanmalıdır.
3.) Köpeklerde İç Parazit Türleri Nelerdir?
Sevimli dostlarımızı tehlikeye atabilecek pek çok köpeklerde parazit çeşidi vardır. İç parazitler ise genel olarak bağırsak yollarında bulunur. Bu parazit türleri şu şekilde sıralanabilir.
-İnce Bağırsak Kıl Kurtları
Bu parazitler köpekten köpeğe ya da anneden henüz doğmamış yavruya geçebilir. Bu yüzden oldukça tehlikelidir. Rahatlıkla görülebilen bu parazitler köpeklerde gelişim bozukluklarına neden olur. Bunun yanında kusma ve ishal gibi durumlara neden olabilirler.
-Kancalı Kurtlar
Bu parazitler daha çok yavru köpeklerde görülürler. Bağırsaklarda faaliyet gösteren kurtlar kancalı dişleri ile bağırsak duvarlarını deşerler. Bu da kanamaya neden olur. Hayvanın ölümüne kadar önemli sorunlara neden olurlar. Acilen önlem alınması gereken bir türdür. Yavru köpeklerde 50- 100 arasında kancalı kurt var ise çok rahat köpeğin ölümüne neden olabilir. Dışkıda ishal ve kan ile ortaya çıkan köpeklerde parazit çeşitleri kusmalarda oluşturabilir. Mikroskopik incelemeler ile anlaşılabilir.
-Yassı Kurtlar (Tenyalar)
Anüs çevresindeki kıllardan tespit edilebilen bu tür parazitler hayvanın bağırsak sistemine yerleşir. Hayvanda ishal ve kilo kaybı ortaya çıkarır. Köpeğin gezindiği alanlarda hatta yattığı yerlerde görülebilir. Hareket halinde iken beyaz olan parazitler hem hayvandan hem de döküldüğü yerden temizlenmelidir.
-Kalın Bağırsak Kurtları
Ağız yolu ile hayvanın vücuduna giren köpek iç parazit türü sindirim sistemine etki eder. Mikroskobik incelemelerde ortaya çıkar. İshal ve kusma sonucunda kilo kaybı oluşturabilir.
-Kalp Kurtları
En tehlikeli sonuçlar ortaya çıkaran parazit türüdür. Sivrisinek ısırması ile hayvana girer. Sonrasında hayvanın kalbine yerleşerek kalbin fonksiyonlarını yavaşlatır. Solunum yollarının etkiler. Bu şekilde pek çok tehlikeli sonuç ortaya çıkar. Tedavisinde başarı şansı oldukça düşüktür.
4.) İç Parazitlerin Tedavi Yöntemleri Nelerdir?
Köpeklerinizin bu tür parazitlere maruz kalmasını önlemek için yapabileceğiniz en iyi önlem hayvanlarınızı bu parazitlerden uzak tutmaktır. Bunun içinde köpeklerde parazit önlenmesinde veteriner hekiminizin önereceği anti parazit ilaçlar üç aylık periyotlarda uygulanmalıdır. Hastalığa yakalanan köpeklerin tedavisi için ümraniye veteriner kliniği Hizmetlerinden destek alabilirsiniz.
5.) Köpeklerde Dış Parazit Nedir?
Kaşıntı ve rahatsızlık gibi orta düzey yan etkilerle ortaya çıkan köpeklerde dış parazit sorunu tedavi edilmediğinde çok ciddi sorunlar ile karşı karşıya bırakacaktır. Köpeğinizde görülen en ufak değişiklikleri bile takip etmeniz çok önemlidir. Dış parazitler gözle görülebilir. Bu nedenle kolay bir şekilde tespit edilebilir.
6.) Köpeklerde Dış Parazit Türleri ve Tedavi Yöntemleri
Parazit türü doğru bir şekilde tespit edildiğinde tedavi yöntemi çok daha başarılı olacaktır. Parazit türleri şu şekilde sıralanabilir:
-Pireler: Pireler koyu kahverengi ufak parazitlerdir. Kediler ve köpekler başta olmak üzere pek çok hayvanın tüyleri arasında yaşarlar. Küçük oldukları kadar da hızlıdırlar. Çıplak gözle tespit edilmesi mümkün olmayabilir. Pireler ılık ve nemli ortamlarda yetişir. Bu nedenle içinde bulunduğunuz hava koşullarına bağlı olarak sürekli hayatınızın bir parçası olabilir. Köpeğinizin kanını emerek enfekte edebilirler. Aşırı derecede pireye maruz kalan köpeklerde kansızlık oluşabilir.
Tedavisi: Köpeklerde pire tespit edilmiş ise anında tedaviye başlanmalıdır. Evde uygulanabilecek alternatif metotlar olsa da ümraniye veteriner kliniği Hizmetlerinden destek alabilirsiniz. Pireler doğru tedavi edilmediğinde köpeğinizin tamamen kurtulması mümkün olmayacaktır. Köpeğinizi pirelerden arındırmak için ılık su ve özel pire şampuanı kullanabilir. Pire tarağı ile tüylerini tarayabilir. Köpeğin arındığından emin olduktan sonra tüm evi de ilaçlayarak temizlemeniz gereklidir.
-Bitler: Pireye göre daha büyük olan bu köpeklerde dış parazit çeşidi daha kolay bir şekilde tespit edilebilir. Hatta köpeğinizin tüylerini severken eliniz ile fark edebilirsiniz. Bitler yetişkin hale geldiğinde kendini köpeğinizin derisine gömer. Kanını emer ve bu şekilde çoğalır. Bitler çok ciddi bulaşıcı hastalıklara neden olabilir. Bu parazitler köpeğinizde inme olmasına bile yol açabilir.
Tedavisi: Köpeğinizde bit tespit ettiğinizde asla çıplak elle çıkarmayı denemeyin. Özel malzemelerle bit tedavisi yapabilir. Ya da kliniğimizin Hizmetlerinden yararlanarak daha profesyonel bir tedavi uygulayabilirsiniz. Köpeğinizde bit ısırığı var ise tüylerin en geç 36 saat içinde bitlerden arındırılması gereklidir.
-Uyuz Böceği: Köpeğin derisine yerleşen bu köpeklerde dış parazit çeşidi mikroskobik ebatlardadır. Fazla bulaşıcı değildirler. Köpeğin derisindeki mikrofauna tabakasının belirli bir kısmını bu parazitler oluşturur. Derideki miktarı artan uyuz böcekleri uyuz hastalığına neden olur. Miktarın artmasındaki etkenler henüz belirlenemese de köpeğin huysuzlanmasından ve kaşınmasından bu parazite maruz kaldığını anlayabilirsiniz.
Tedavisi: Uyuz böceğinin tütüne ve köpeğin cinsine göre tedavi değişebilir. Tedavi de ilk aşamada köpek karantinaya alınmalıdır. Çünkü diğer hayvanlara ve insanlara bulaştırma riski bulunur. Uyuz tedavisi mutlaka veteriner kontrolünde devam ettirilmelidir. Parazit önleyici ilaçlar eşliğinde tedavi devam ettirilir. Tedavide etkili bir diğer faktör ise strestir. Uyuz hastalığı köpeğinizde ciddi oranda kaşıntıya yol açar. Bu parazit köpeğinizin dış görünüşünü de değiştirebilir.
7.) Köpeklerde iç ve Dış Parazit Mücadelesinde Neler Yapılmalıdır?
Yaşam alanlarında hijyen yeteri kadar sağlanmaz ise hayvan dostlarınız kadar önemli sorunlar yaşayabilirsiniz. Köpeklerin sağlığını tehdit eden köpeklerde parazit çeşitleri insanlara da geçebilir. Beraber yaşadığımız evcil hayvanlarımızın sağlığını koruma adına gerekli tedbirler alınmalıdır. Bunun için:
-Parazit taşıma ihtimali bulunan evcil hayvanlar ilaçlanmalıdır.
-Evcil hayvanların temizliklerine dikkat edilmelidir.
-Zamanın iç ve köpeklerde dış parazit uygulamaları yapılmalıdır.
-Periyodik aşı uygulamaları aksatılmamalıdır.
-Gerekli görüldüğünde evlerin dış ve iç ortamları ilaçlanmalıdır.
-Hayvan dışkıları ile kontamine olmuş alanlara gelecek sivri sinek, hamam böceği ve kara sinek taşıyıcı olabilir. Bu canlılarla mücadele edilmelidir.
-Ev hayvanları dış mekanlarda dolaştırılırken dışkı torbası veya eldiven ile dışkılama durumunda dışkının toplanması önemli bir davranıştır.
8.) Köpeklerde İç ve Dış Parazit Tedavileri Ne Zaman Başlar?
Rutin olarak köpeklerde dış parazit uygulaması ense damlası olarak yapılır. İki ayda bir tekrarlanır. Yaz aylarında ayda bir tekrarlanması önemlidir. İç parazitlerde ise enjeksiyon ve tablet şeklinde uygulamalar bulunur. Dış parazit çeşitlerinden olan mide ve bağırsak parazitleri gebe ya da baba olacak köpeklerde çok önemlidir. Yavru köpeklerde parazit tedavileri 6 haftalık olunca başlamalıdır. Oto enfeksiyonu engellemek adına 2- 3 aralıklarla 4 kez tekrarlanması önemlidir. Koruma amaçlı olarak ise iki ayda bir kez parazit kürü tekrarlanır. Bunun yerine kombine olarak pire kene damlası, iğnesi ya da solüsyonu ayda bir kez uygulanmalıdır. İç parazit aşılarını yaptırarak nematod ve sestodların ortaya çıkardığı enfeksiyonlar tedavi edilebilir. Ya da bu enfeksiyonların önlenmesinde kullanılabilir. Bu kombine damla ile kancalı kurtlara, kamçı kurduna karşı üç ay süre ile koruma sağlanır. Bu nedenle 3 ayda bir tekrar edilmesi önemlidir. Köpeklerin düzenli bir şekilde aşılarının yaptırılması parazitlerle karşılaşma olasılığını azaltacaktır. Bu da sevimli dostlarınızın daha sağlıklı yaşam sürmesini sağlayacaktır.
Kalp kurdu hastalığına sivrisineklerin bulaştırdığı Dirofilaria immitis (D. immitis) adlı bir parazitik kurt neden olur. Kalp kurdu hastalığı köpeklerde dolaşım ve solunum sistemlerini etkiler. Hafif, inatçı bir öksürük ve hareket etme isteksizliğiyle başlayıp kalp yetmezliğine kadar ilerleyebilir. Kedilerde ise kronik öksürük ve zor nefes alma veya kusma ile başlayıp ani ölüme neden olabilir.
Kalp kurdu hastalığı Antarktika hariç her kıtadaki ülkelerde endemiktir. İklim değişikliğiyle birlikte sivrisinekler ve dolayısıyla kalp kurdu hastalığının yaygınlığı artar. Parazitolojide Yeni Mekanizmalar Başkanı Prof. Dr. Paul M. Selzer ve Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı Uygulamalı Araştırma ve Yayınlar Kıdemli Yardımcı Direktörü Dr. Douglas S. Carithers hastalığı daha iyi anlamaya ve yeni yaklaşımlar geliştirmeye yönelik araştırmalara liderlik eden uzmanlar arasında yer alıyor.
Mevcut koruma ve tedavi yaklaşımları
Erişkin kalp kurtlarını1 öldürmek için halihazırda birinci basamak tedavi olarak Immicide® ilacı öneriliyor. Bununla birlikte ilacın yalnızca bir veteriner hekimin yönlendirmesi ve yakın denetimi altında kullanılması gerekiyor. Profesör Selzer, “Bir köpeğin kalbine çok fazla kurt bulaşmışsa köpeğin çok acı çekmesi ve hatta parazitler ölürken onun da ölmesi riski yüksektir" diyor. “Sivrisineğin ısırdığı andan parazitin kalbe doğru hareket eden genç ve erişkin kurtlara dönüşmesinden önce makrosiklik laktonların (ML'ler) koruyucu etki yaratabilmesi için 60 günlük bir penceremiz var. Ama köpeğin ne zaman bir sivrisine tarafından ısırıldığını genellikle bilememek ciddi bir sorun oluşturuyor.”
Bu nedenle mevcut uygulamada larvaları erişkin hale gelmelerinden önce hedefleyen koruyucular olarak ML'lerin kullanılmasıyla hastalığın kontrol altına alınmasına odaklanılıyor. ML ivermektin, 1987’de piyasaya sürülmesinden bu yana kalp kurdu hastalığına karşı korumayı esas olarak ML'lerin sürekli uygulanmasıyla sağladı.
Dr. Carithers ise şunları söylüyor: “Bu ilaçların kullanıldığı koruyucu tedaviler doğru şekilde uygulandıkları zaman kalp kurdu larvalarına karşı oldukça etkili. Öte yandan hatalı kullanım, başta ABD'deki Mississippi Nehri havzalarında olmak üzere çeşitli kalp kurdu popülasyonlarının daha fazla direnç geliştirmesine yol açtı.”
Yeni koruyucu ilaçlar direnci kırabilir
Kalp kurdu popülasyonlarının ne kadar dirençli olduğu veya direncin yeni bölgelere yayılma olasılığının ne olduğu henüz net olarak bilinmiyor. Bununla birlikte, bu yayılmayı yönetmeye veya geciktirmeye yönelik yeni ilaç sınıfları veya diğer terapötik müdahaleler geliştirebilmek için araştırmalar yürütülmesi gerekiyor.
İlaç buluşlarına yönelik çok çeşitli yeni araçlara sahip olmamız ve moleküler biyoloji, biyokimya ve ilgili teknolojilerdeki hızlı ilerlemeler sayesinde parazit ve ilaç etkisinin moleküler mekanizmaları hakkında detaylı iç görüler edinebiliyoruz. Otomatik tarama süreçleri, değerlendirilebilecek bileşiklerin sayısını ciddi ölçüde artırıyor. İnsan hastalıklarının araştırılmasında kapsamlı olarak kullanılan omik teknolojileri, parazitik hastalıkların ele alınmasında da uygulanmaya başladı. D. immitis kalp kurdu genomunun haritalanması henüz tamamlanmasa da yeni, daha rafine omikler, moleküler biyoloji ve biyokimya yaklaşımlarıyla yeni ilaç hedeflerinin ve devamında yeni ilaçların bulunması desteklenebilecek.
Boehringer Ingelheim Hayvan Sağlığı birimindeki bilim insanlarımız kalp kurtlarını metabolizmalarını etkileyerek, iç organ sistemlerine saldırarak veya onları köpek veya kedinin bağışıklık sistemi tarafından daha da tanınır hale getirerek hedefleme fırsatlarını araştırıyorlar. Ayrıca bir organizmanın yapısına, işlevine ve dinamiklerine çevrilebilen eşitli biyolojik moleküllerin kapsamlı olarak anlaşılmasındaki ilerlemelerle birlikte mRNA veya mikroRNA teknolojileri kalp kurdu hastalığının tedavisi için yeni nesil aşıların geliştirilmesine dahi yol açabilecek.
“Konakçı-parazit etkileşimi hakkında daha çok bilgi edinebilirsek yeni müdahale yolları bulabiliriz” diyen Profesör Selzer şunları ekliyor: “Direnci kıran yeni ilaçlar ve etkili aşılar geliştirmenin yanı sıra güvenli ve etkili, uzun süreli kovuculara da ihtiyacımız var."
İnovasyon ve uygun ilaç kullanımını birleştirme
Boehringer Ingelheim, kalp kurdu hastalığını yönetmeye yenilikçi yaklaşımlar geliştirmede ön saflarda yer alıyor. Ancak daha fazla eğitim de gerekiyor. Dr. Carither sözlerine şöyle devam ediyor: “Köpekler ve kurtlar var olduğundan beri büyük olasılıkla kalp kurtları da var olmuştur. Bu nedenle, onları tamamen ortadan kaldırmamız pek mümkün görünmüyor. Yapabileceğimiz tek şey evcil hayvanlarımızdaki hastalığı yönetmek.”
Konakçı (köpek) ve vektör (sivrisinek) içindeki bir kalp kurdunun erken mikrofilarya aşamasından (mf) itibaren ilerleyen karmaşık yaşam döngüsü gösterilmektedir. Kalp kurdu sivrisineğin içinde enfektif larva aşamasına (L3) kadar gelişir. Bu larvalar daha sonra daha da geliştikleri köpeğe geri aktarılabilir. Erişkin kurtlar bulaşmadan yaklaşık altı ay sonra pulmoner arterlerde görülür.
Çizimin dış halkasında koruma ve tedavi seçeneklerinin etkili olabileceği noktalar gösterilmektedir. Makrosiklik laktonlar, bulaşmadan sonra 60 güne kadar (d) L3 ve L4 larva evrelerindeki parazite karşı koruyucu tedavi olarak kullanılır. Yeni, güvenli ve uzun süre kalıcı kovucular geliştirmek, müdahale açısından bir başka önemli alan olarak ortaya çıkmaktadır.
D. immitis ve D. repens (D. immitis'in yakın akrabası) enfeksiyonlarının dünya çapındaki varlığı. Boehringer Ingelheim kurum içi pazarlama analizine göre Dirofilaria enfeksiyonu riski taşıyan köpek sayısı Asya'da yaklaşık 148 milyon, Latin Amerika ve Avrupa'da 98’er milyon, Kuzey Amerika'da 80 milyon, Afrika'da 50 milyon ve Okyanusya'da 6 milyon seviyelerinde bulunuyor.
Leishmaniasise, yaygın olarak kırsal alanlarda yaşayan köpeklerde ve bazı kemirgenlerde bulunan bir protozoon neden olur. Leishmaniasisin antik çağlardan beri var olduğu bilinir. Leishmania parazitlerinin tatarcık sineklerinden bulaştığı bilgisi 20. yüzyılda ortaya çıkmış ve yeni Leishmania türlerinin keşfi 21. yüzyıla kadar devam etmiştir. Parazit, günümüzde sıklıkla kum sinekleri tarafından bulaşır. İnsanların da enfekte olabildiği, dikkat edilmesi gereken önemli bir hastalıktır.
Köpeklerde Leishmaniasis Hastalığı Nedir?
Köpeklerde leishmaniasis, klinik belirtileri olan multisistemik bir hastalıktır. Kum sineği adı verilen bir tür sinek tarafından taşınan Leishmania parazitleri hastalığın oluşumuna neden olur. Endemik bölgelerde enfeksiyon taşıyan köpeklerin sayısı oldukça fazladır. Köpeklerde bulunan leishmaniasisteki patolojinin çoğundan immün mekanizmalar sorumludur. Hastalığın kuluçka dönemi aylar hatta yıllarca sürebilir.
Köpeklerde Leishmaniasis Hastalığı Nasıl Bulaşır?
Köpeklerde leishmaniasis hastalığı, Leishmania parazitinin taşıyıcıları tarafından bulaşır. Sivrisinekler bu süreçte, enfekte canlıdan emdikleri kan ile sahip oldukları Leishmania parazitlerini, başka bir canlıyı ısırarak transfer ederler, böylece taşıyıcı görevi görürler.
Köpeklerde leishmaniasis hastalığının bulaşmasına yol açan durumlar şunlardır:
Köpeklerin taşıyıcılar tarafından ısırılması
Enfekte kan transfüzyonu
Enfekte bir dişi köpekten yavruya bulaşması
Köpekleri Leishmaniasis Hastalığından Korumak için Neler Yapılabilir?
Hijyenik koşulların uygunluğu, doğru ve sağlıklı beslenme rutinlerinde süreklilik, koruyucu paraziter ilaç uygulamalarının zamanında yapılması ve tabii ki düzenli veteriner hekim kontrolleri; tüm canlılar için sağlıklı ve sürdürülebilir yaşamın olmazsa olmazlarıdır. Bu gerekliliklerin yanında köpeklerde leishmaniasisten korunmak için dikkat edilmesi gereken faktörler şöyledir:
1- Köpeğin kene ve sivrisinek tarafından ısırılıp ısırılmadığını düzenli olarak kontrol etmek.
Leishmaniasis hastalığı sivrisinekler tarafından yayılır. Bu nedenle, köpeklerin sivrisineklere karşı korunması önemlidir. Köpekler için özel geliştirilen kene ve sivrisinek kovuculardan kullanmaları önerilir.
2- Riskli bölgelerde dikkatli olmak ve önleyici tedbirleri almak.
Köpeklerde Leishmaniasis Hastalığı Belirtileri Nelerdir?
Köpeklerde leishmaniasis, oldukça değişken klinik belirtilere sahiptir. Leishmaniasis, etkilenen köpeğin bağışıklık sistemi tarafından kontrol edilemeyen bir enfeksiyondur ve açıkça belirti göstermediği için tanımlanamadığında ciddi sorunlara yol açabilir. Hastalığın ilerlemesi genellikle başlarda yavaş seyreder ve gelişimi yıllara yayılabilir. Bazı köpeklerde hiçbir semptoma rastlanmazken bazıları ciddi şikayetlerle baş etmek zorunda kalabilir. Leishmaniasisin yaygın görülen bazı belirtileri şunlardır:
Köpeklerde Leishmaniasis Teşhisi Nasıl Konur?
Köpeklerde leishmaniasis, yaşamsal tehdit oluşturduğu ileri evrelere dek çoğunlukla hiçbir semptom göstermediği için, rutin olarak yapılacak kan testleri, hastalığın henüz tedavi edilebilecek aşamadayken teşhis edilmesi açısından oldukça önemlidir. Leishmaniasis şüphesiyle veteriner hekimin yapacağı klinik muayeneyi takip eden testler ise şunlardır:
Köpeklerde Leishmaniasis Hastalığı Tedavisi Nasıl Yapılır?
Köpeklerde leishmaniasis hastalığı tedavisi; enfeksiyonun şiddeti, semptomların belirginliği ve köpeğin genel sağlık durumuna bağlı olarak değişebilir. Ancak hekimin klinik muayenesinin ardından oluşturduğu tedavi şu yöntemleri içerebilir:
Ateş
İştah kaybı
Zayıflık ve halsizlik
İshal
Kusma
Deri lezyonları (kaşıntılı, kabuklu veya tüysüz alanlar)
Göz lezyonları
Lenf yumrularında büyüme
Burun veya göz akıntısı
Anormal tırnak uzamaları
Dalakta büyüme
Köpeklerde Leishmaniasis Teşhisi Nasıl Konur?
Köpeklerde leishmaniasis, yaşamsal tehdit oluşturduğu ileri evrelere dek çoğunlukla hiçbir semptom göstermediği için, rutin olarak yapılacak kan testleri, hastalığın henüz tedavi edilebilecek aşamadayken teşhis edilmesi açısından oldukça önemlidir. Leishmaniasis şüphesiyle veteriner hekimin yapacağı klinik muayeneyi takip eden testler ise şunlardır:
Kan Testleri: Leishmaniasis için en yaygın kullanılan testlerden biri, enfekte köpeklerde antijen-antikor seviyelerini ölçen bir kan testidir. Bu test, hastalığın erken evrelerinde enfeksiyonun tespit edilmesi açısında oldukça kıymetlidir. Ancak yine de bu testler, hastalığın erken dönemlerinde yanıltıcı sonuçlar verebilir.
Biyopsi: Leishmaniasis şüphesi olan lezyonların biyopsisi, hastalığın tanısını doğrulamak için yapılır. Biyopsi örneği mikroskop altında incelenerek parazitlerin varlığı araştırılır.
PCR (Polimeraz Zincir Reaksiyonu) Testi: Bu test, Leishmania parazitlerinin DNA'sını tespit etmek için oldukça önemlidir. PCR diğer testlerin aksine yüksek oranda doğru sonuçlar verir ve hastalığın erken evrelerinde dahi yakalanmasını sağlayabilir.
Köpeklerde Leishmaniasis Hastalığı Tedavisi Nasıl Yapılır?
Köpeklerde leishmaniasis hastalığı tedavisi; enfeksiyonun şiddeti, semptomların belirginliği ve köpeğin genel sağlık durumuna bağlı olarak değişebilir. Ancak hekimin klinik muayenesinin ardından oluşturduğu tedavi şu yöntemleri içerebilir:
İlaç Tedavisi: Leishmaniasis tedavisindeki ilaçlar, parazitleri öldürmek veya enfeksiyonu kontrol altında tutmak için kullanılır. Ancak tedavi süreci uzun olabileceği için, kullanılan ilaçların yan etkilerinin görülme oranı yüksektir.
Destekleyici Bakım: Doğru ve sağlıklı beslenme, veteriner hekim kontrollerini aksatmamak ve semptomların takibi kadar yönetimi de tedavinin önemli birer parçasıdır. Çünkü köpeklerde leishmaniasis tedavisinde bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi hayati önem taşır.
Kan Transfüzyonu: Leishmaniasis nedeniyle köpeklerin kan hücreleri etkilenebilir. Bu nedenle, kan transfüzyonu, köpeğin sağlıklı kan üretimini destekleyebilir, bu sayede hayatta kalma şansını artırabilir.
Her hastalıkta olduğu gibi, leishmaniasis hastalığının tedavisi de erken evrelerde başlatılırsa, başarı oranı yükselir. Veteriner hekim, köpeğin sağlık durumuna ve hastalığın şiddetine bağlı olarak en uygun tedavi planını belirleyecektir.
Köpeklerde Leishmaniasis Hastalığı İnsanlara Bulaşır mı?
Evet, Leishmaniasis tıpkı köpeklerde olduğu gibi insanlara da sinekler aracılığıyla bulaşır. Yani köpeğin kendisi hastalığın taşıyıcısı değildir. Leishmaniasisin olduğu bir bölgede tatarcık sineklerini vücuttan uzaklaştırmak için spreyler ve losyonlar kullanılmalıdır.
Köpeklerde Hipotiroidizm, tiroid bezinin yetersiz miktarda tiroid hormonu ürettiği bir endokrin bozukluğuna verilen isimdir. Hipotiroidizm, köpeklerde metabolik işlevlerin azalmasına neden olur çünkü tiroid hormonları vücuttaki birçok hücresel işlem için gereklidir.
Köpeklerde Hipotiroidizm Nedir?
Köpeklerde tiroid bezi, nefes borusunun her iki yanında yer alan iki ayrı lobdan oluşur. Tiroid hormonları metabolizmada büyük rol oynar ve vücudun birçok bölümünün işlevini etkiler. Köpeklerde hipotiroidizmin en yaygın nedeni, tiroid bezlerinin lenfositik tiroiditisi veya idiyopatik atrofisi sonucunda hasar görmesidir. Bu bozukluklar, tiroid hücrelerinin işlevsiz hale gelmesine veya tiroid dokusunun yerini bağ dokusunun almasına neden olabilir.
Köpeklerde Hipotiroidizm Nedenleri
Hipotiroidizm tanısı konulan köpeklerin %90'ından fazlasında birincil hipotiroidizm adı verilen bir durum vardır ve bu durum iki süreçten kaynaklanabilir:
Tiroiditis: Köpeğin kendi bağışıklık sisteminin tiroid bezlerinde iltihap yaratması nedeniyle sağlıklı tiroid dokusunun kaybolmasıdır. Süreç aylar hatta yıllar sürebilir ve çoğunlukla kalıtsal bir kökene sahiptir.
Atrofi: Normal tiroid dokusunun yerini yağ ve bağ dokusu alır. Bu aynı zamanda tiroiditin son aşaması da olabilir.
Çok daha az yaygın olan başka nedenler de vardır. Bunlar genelde aşağıdakiler gibidir:
Tiroid bezi kanseri
Hipofiz bezi hastalıkları
Konjenital kusurlar
Dış travma
Köpeklerde Hipotiroidizm Belirtileri Nelerdir?
Tiroid hormonları vücuttaki hemen hemen her hücreyi etkilediğinden, hipotiroidizmi olan köpeklerin birden fazla belirti göstermesi çok normaldir. Tiroid bezinin tahribatı yavaş ilerlediği için belirtiler genellikle yavaş yavaş ortaya çıkar ve gözden kaçırılma olasılığı çok yüksektir. Hipotiroidizmli köpeklerde yaygın bulgular şunlardır:
Kilo Alma: Hipotiroidizmli köpeklerde, yavaş işleyen bir metabolizmaya sahip olmaları nedeniyle kilo artışı görülür. Aktivite seviyesi aynı kalırken, köpekler kilo alır.
Enerji Eksikliği: Köpekler yorgun ve halsiz görünebilir. Daha az oyun oynama veya egzersiz yapma eğiliminde olabilirler.
Deri ve Kıl Değişiklikleri: Deride kuruluk, kepeklenme, renk değişiklikleri ve kıllarda dökülme gibi belirtiler ortaya çıkabilir.
Soğuğa Karşı Hassasiyet: Köpekler soğuk hava koşullarına karşı daha hassas ve dirençleri düşük bir hale gelebilir.
Kulak Enfeksiyonları ve Diğer Deri Sorunları: Hipotiroidizmli köpeklerde sıkça kulak enfeksiyonları ve deri enfeksiyonlarına rastlanabilir.
Yavaş Kalp Atış Hızı: Hipotiroidizm, köpeğin kalp atış hızının düşmesine neden olabilir.
Musküler ve Sinirsel Belirtiler: Bazı köpekler kas güçsüzlüğü, koordinasyon eksikliği veya yürüyüşlerinde değişiklik gösterebilirler.
Köpeklerde Hipotiroidizm Nasıl Teşhis Edilir?
Başlangıçta veteriner hekimler, köpeğin hikayesine ve gözlemlenen belirtilerine bakarak tiroid fonksiyonunu değerlendirmek için birkaç teste başvurabilir. Belirtilerin gözlenmesi durumunda genel olarak başvurulan teşhis yöntemleri aşağıdaki gibidir:
Klinik Belirtiler ve Öykü: Veteriner hekim, hipotiroidizm için tipik belirtileri değerlendirecektir. Ancak bu belirtiler spesifik olmadığından teşhis için ek testlere ihtiyaç duyulur.
Bazal Tiroid Hormon Testi (T4): Genellikle ilk adım olarak total T4 seviyeleri ölçülür. Düşük T4 seviyeleri hipotiroidizm şüphesini güçlendirir ancak bu durum başka rahatsızlıkların da habercisi olabilir.
Serbest T4 (fT4) Ölçümü: Total T4'e ek olarak serbest T4, Hipotiroidizmi teşhis etmek için daha spesifik bir test olarak kabul edilir.
Tiroid Uyarıcı Hormon (TSH) Testi: Düşük T4 ve yüksek TSH seviyeleri, primer hipotiroidizmin tipik işaretleridir. Ancak tüm hipotiroid köpeklerde TSH seviyeleri yüksek olmadığından bu test tek başına kullanılmamalıdır.
Tiroid Uyarıcı Hormon (TSH) Uyarım Testi: Daha kesin bir teşhis için kullanılan yöntemdir. Diğer testlere göre daha maliyetli ve zaman alıcı olan bu test, TSH'nin tiroid bezini uyarabilme kapasitesini değerlendirir.
Antikor Testleri: Tiroid bezine karşı oluşan antikorların varlığını kontrol etmek için kullanılır.
Bu testlere ek olarak T3, fT3, TRH ve TRH uyarım testi de kullanılabilmektedir.
Bu testlerin sadece bir tanesinde hipotiroidizm ile uyumlu görülen değişiklik hipotiroid tanısını koymak için yeterli değildir. Test sonuçlarının birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Hipotiroidizm birçok farklı şekilde seyredebilir ve test sonuçlarının yorumlanması hastaya göre farklılıklar göstermektedir.
Köpeklerde Hipotiroidizm Tedavisi
Hipotiroidizm tedavi edilmeyen, kontrol altında tutulan bir hastalıktır. Köpeklerin ömür boyu tiroid hormonu replasman tedavisi alması gerekebilir. Köpeklerde hipotiroidizmin kontrolü genellikle başarılıdır ve çoğu köpek, doğru tedavi ve düzenli izleme ile normal bir yaşam sürdürebilir. Genel olarak başvurulan yöntemler ise aşağıdaki gibidir:
Levotiroksin (L-T4) Tedavisi: Bu, hipotiroid köpekler için ana tedavi yöntemidir. L-T4, tiroid hormonunun sentetik bir formudur ve genellikle oral tablet formunda verilir. Doz, köpeğin ağırlığına, yaşına, genel sağlık durumuna ve eşlik eden diğer hastalıklara bağlı olarak değişir.
Düzenli İzleme: Tedaviye başlandıktan birkaç hafta içinde serum T4 seviyeleri kontrol edilir. Süreç olumlu ilerlerse tedaviye yanıt olarak yılda birkaç kez kontrol edilmesi önerilir.
Düzenli İzleme: Tedaviye başlandıktan birkaç hafta içinde serum T4 seviyeleri kontrol edilir. Süreç olumlu ilerlerse tedaviye yanıt olarak yılda birkaç kez kontrol edilmesi önerilir.
Köpeklerde Hipotiroidizmin Önlenmesi için Ne Yapılmalıdır?
Hipotiroidizm, köpekler arasında sıkça rastlanan bir endokrin hastalıktır. Her ne kadar bu hastalığın tüm nedenlerini önlemek zor olsa da, risk faktörlerini azaltarak ve bazı önlemleri alarak hastalığın oluşma olasılığı azaltılabilir.
Düzenli Veteriner Hekim Kontrolleri: Köpeklerin düzenli olarak veteriner hekime götürülmesi, erken teşhisin anahtarıdır. Özellikle ortalama yaşın üzerindeki köpeklerde hipotiroidizm riski yüksek olduğu için bu kontrollerin daha sık gerçekleşmesi gerekir.
Dengeli Beslenme: Yetersiz iyot alımı, hipotiroidizmin bir nedeni olabilir. Bu nedenle köpeklerin dengeli ve tamamlayıcı bir diyetle beslenmesi önemlidir.
Kimyasallara ve Radyasyona Maruz Kalmaktan Kaçınma: Bazı araştırmalar, radyasyon ve belirli kimyasallara maruz kalmanın köpeklerde tiroid disfonksiyonuna neden olabileceğini gösterir.
Genetik: Eğer bir köpek hipotiroidizm için genetik bir eğilime sahipse üreme konusunda ekstra temkinli davranılmalıdır.
İlaçlar ve Yan Etkileri: Bazı ilaçların hipotiroidizmi tetikleyebileceği bilinir. Bu nedenle, köpeğinize reçete edilen ilaçları ve olası yan etkilerini veteriner hekiminize danışmalısınız.
Köpeklerde Hipotiroidizm İnsanlara Bulaşır mı?
Hayır, köpeklerdeki hipotiroidizm insanlara bulaşmaz. Hipotiroidizm, tiroid bezinin yeterli miktarda tiroid hormonu üretememesi durumunda ortaya çıkar. Bu durum hem insanlarda hem de köpeklerde görülebilir.